Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Psikoloji; İletişim, İlişkiler
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Psikoloji; İletişim, İlişkiler
Blog & Duyurular

Borderline Kişilik Bozukluğu: İlişkilerde ve Benlikte Çatışmalar

12 Haziran 2025
Borderline Kişilik Bozukluğu: İlişkilerde ve Benlikte Çatışmalar

Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB), bireyin duygularını düzenleme, kendilik algısını sürdürebilme ve istikrarlı ilişkiler kurabilme becerilerinde belirgin bozulmalara neden olan ciddi bir kişilik yapılanması bozukluğudur. Genellikle erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar ve sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliği önemli ölçüde etkiler. Bu bozukluk, duygudurumda yoğun değişkenlikler, terk edilme korkusu, dürtüsel davranışlar ve kişilerarası ilişkilerde belirgin düzensizliklerle karakterizedir. DSM-5’e göre BKB, kişilik işlevselliğinde kalıcı bozulma ve dürtü kontrolünde yetersizlik ile tanımlanır (American Psychiatric Association, 2013).

Toplumda görülme sıklığı yaklaşık %1,6’dır; ancak psikiyatri kliniklerinde bu oran çok daha yüksektir (Leichsenring et al., 2011). Bireyler çoğunlukla yoğun bir boşluk hissi, öfke patlamaları, kendine zarar verme eğilimleri ve kimlik karmaşası yaşarlar. Bu da onların hem iç dünyalarında hem de dış çevreyle olan ilişkilerinde ciddi krizlere neden olur. BKB, yalnızca bireyin değil, ailesinin ve sosyal çevresinin de ruhsal dengesini sarsabilen, karmaşık ve müdahale edilmesi gereken bir yapıdır. 

Neyse ki, günümüzde bu bozukluğun yönetiminde etkili psikoterapötik ve farmakolojik modeller geliştirilmiştir. Bu yazıda, söz konusu yaklaşımların kuramsal arka planı, klinik uygulanabilirliği ve etkililik düzeyleri ayrıntılı biçimde incelenecektir.

Tanı Kriterleri ve Klinik Görünüm

DSM-5’e göre BKB tanısı, aşağıdaki belirtilerden en az beşinin varlığıyla konur:

  • Gerçek ya da hayali terk edilmekten kaçınmak için yoğun çabalar,
  • Yoğun ve istikrarsız kişilerarası ilişkiler,
  • Belirgin kimlik karmaşası,
  • Dürtüsel davranışlar (madde kullanımı, para harcama, tehlikeli cinsellik),
  • Yineleyen intihar girişimleri ya da kendine zarar verme davranışları,
  • Duygudurumda belirgin tepkisellik (disfori, irritabilite),
  • Kronik boşluk hissi,
  • Yoğun ve uygunsuz öfke,
  • Stresle tetiklenen paranoid düşünceler ya da disosiyatif semptomlar.

Etiyoloji ve Risk Faktörleri

BKB’nin gelişiminde biyopsikososyal model çerçevesinde çok sayıda etken rol oynamaktadır. Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar (fiziksel, duygusal, cinsel istismar; ihmal), ebeveyn bağlanma sorunları ve duygusal yoksunluk en sık bildirilen risk faktörlerindendir (Zanarini et al., 2000). Genetik yatkınlık ve serotonin metabolizmasındaki bozukluklar da dürtüsellik, saldırganlık ve duygudurum dengesizlikleriyle ilişkilendirilmiştir (Siever & Davis, 1991). Nörogörüntüleme çalışmalarında, özellikle amigdala ve prefrontal korteks bölgelerinde işlevsel ve yapısal anormallikler gözlenmiştir.

Farmakolojik Yaklaşımlar

Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB) için spesifik olarak onaylanmış tek bir farmakolojik tedavi bulunmamakla birlikte, bazı belirti kümelerini hafifletmeye yönelik çeşitli ilaç grupları tedavi sürecinde destekleyici olarak kullanılabilmektedir.

Bu kapsamda;

  • Antidepresanlar, özellikle duygudurum dalgalanmaları, depresif semptomlar ve anksiyete üzerinde etkili olabilir.
  • Duygudurum düzenleyici ilaçlar, öfke kontrolü, dürtüsellik ve ani duygusal tepkilerde denge sağlamaya yardımcı olabilir.
  • Atipik antipsikotik ilaçlar, psikotik özelliklerin eşlik ettiği durumlarda, ajitasyon ve davranışsal dengesizliklerin düzenlenmesinde yarar sağlayabilir.

Tüm bu farmakolojik müdahaleler yalnızca uzman bir psikiyatristin değerlendirmesi ve bireyselleştirilmiş bir tedavi planı doğrultusunda uygulanmalı; ilaçların olası yan etkileri, etkileşimleri ve bireysel tolerans düzeyleri dikkate alınarak sürece entegre edilmelidir.

Psikolojik Müdahaleler

Psikoterapi, BKB tedavisinin temelini oluşturur ve kalıcı iyileşme büyük ölçüde psikolojik müdahalelerle sağlanır. En sık kullanılan ve etkili bulunan yöntemler şunlardır:

  • Diyalektik Davranış Terapisi (DBT): Marsha Linehan tarafından geliştirilen bu yapılandırılmış terapi, bireyin duygusal regülasyon, stresle baş etme, kişilerarası beceri ve farkındalık geliştirmesini hedefler. Araştırmalar, DBT’nin intihar girişimlerini ve kriz başvurularını azalttığını göstermektedir (Linehan, 1993).
  • Mentalizasyon Temelli Terapi (MBT): Bireyin kendisinin ve başkalarının duygularını, niyetlerini anlamlandırmasını geliştirmeye odaklanan bu yöntem, güvenli bağlanmayı merkeze alır (Bateman & Fonagy, 2008).
  • Aktarım Odaklı Terapi (TFP): Psikodinamik temelli bu terapi, bireyin terapist ile olan ilişkisine yansıyan içsel çatışmaları çözümlemeye odaklanır.
  • EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme): BKB’ye eşlik eden travmaların işlenmesinde etkili bir terapi yöntemidir. Özellikle çocukluk travmalarına bağlı gelişen disosiyatif ve duygusal regülasyon bozuklukları üzerinde olumlu sonuçlar göstermektedir. EMDR, beynin doğal iyileşme süreçlerini aktive ederek travmatik anıların yeniden işlenmesini sağlar.

Bu psikoterapötik müdahaleler tek başına ya da kombine olarak uygulanabilir. Tedavi sürecinde güvenli bağ kurma, seans sürekliliği ve uzun dönemli izlem çok önemlidir.

Sonuç olarak; 

Borderline Kişilik Bozukluğu (BKB), bireyin ruhsal bütünlüğünü tehdit eden, sosyal ilişkilerini, mesleki yaşamını ve benlik algısını ciddi biçimde etkileyen, oldukça karmaşık ve çok boyutlu bir psikiyatrik bozukluktur. Bu bozukluktan muzdarip bireyler, genellikle yoğun duygusal dalgalanmalar, ani öfke patlamaları, terk edilme korkuları, kimlik karmaşaları ve tekrarlayan kendine zarar verme davranışlarıyla baş başa kalmaktadır. Yaşamlarının birçok alanında süreklilik arz eden bu zorluklar, sadece bireyin değil, aynı zamanda aile üyelerinin ve yakın çevresinin de ruhsal yükünü artırmaktadır.

Ancak umut verici gelişmeler de mevcuttur. Günümüzde hem psikoterapötik yöntemler hem de psikofarmakolojik yaklaşımlar açısından büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Özellikle duygu düzenleme temelli terapiler, şema terapi, bilişsel davranışçı yaklaşımlar, kabul ve kararlılık terapisi (ACT) ve travma odaklı terapiler (özellikle EMDR), bireylerin işlevselliğini önemli ölçüde artırmakta ve iyilik hallerini sürdürülebilir kılmaktadır. BKB’ye özgü geliştirilen Diyalektik Davranış Terapisi (DBT) ise, hem semptomların yönetiminde hem de bireyin yaşama katılımında çığır açan sonuçlar doğurmuştur.

BKB’nin etkin şekilde tedavi edilebilmesi, yalnızca tek bir disiplinin müdahalesiyle sınırlı kalmamalı; bunun yerine biyopsikososyal bir çerçeve içerisinde multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Tedavi sürecinde güven temelli bir terapötik ilişki kurmak, bireyin geçmiş travmalarına duyarlı olmak ve danışanı yargılamadan dinlemek; hem semptomların azalmasında hem de terapiye bağlılığın sürdürülmesinde belirleyici rol oynamaktadır. Psikoeğitim, duygusal farkındalık çalışmaları ve sağlıklı başa çıkma becerilerinin kazandırılması, tedavinin yapı taşlarını oluşturmaktadır. Bkz: Zihnin İçinde Kaybolmak: Dissosiyatif Bozukluklar ve Derinlikleri

Bununla birlikte, sadece bireysel müdahaleler yeterli değildir. Toplumsal farkındalığın artırılması, damgalayıcı tutumların ortadan kaldırılması ve erken müdahale olanaklarının yaygınlaştırılması, BKB ile mücadelede kalıcı ve sürdürülebilir bir iyilik halinin sağlanmasına katkı sunacaktır. Özellikle ailelerin eğitilmesi, destek gruplarının teşvik edilmesi ve ruh sağlığı politikalarının bu çerçevede yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bkz: Geceyi Kabusa Çeviren Huzursuz Bacak Sendromu Belirtileri

Borderline Kişilik Bozukluğu, her ne kadar karmaşık yapısıyla zorlu bir klinik tablo sunsa da, doğru yaklaşımlarla bu bireylerin yaşam kalitelerinin belirgin biçimde artırılması mümkündür. Tedavi sürecine erken yaşta başlanması, bilimsel temelli müdahalelerin sürekliliğinin sağlanması ve toplumsal destek ağlarının güçlendirilmesi, bireylerin hem kendileriyle hem de çevreleriyle daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına olanak tanıyacaktır. Bu doğrultuda, ruh sağlığı alanında çalışan tüm profesyonellere önemli sorumluluklar düşmektedir.

Ancak, bu yaklaşımlar bireysel olarak değil, uzman bir hekim kontrolünde ve yönlendirilmesiyle uygulanmalıdır. Psikolojik destek çalışmaları yalnızca alanında uzmanlaşmış klinik psikologlar tarafından yürütülmeli, fizyolojik yöntemler ise ilgili sağlık profesyonellerinin önerileri doğrultusunda değerlendirilmelidir.

Kaynakça

  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC: Author.
  • Bateman, A. W., & Fonagy, P. (2008). 8-year follow-up of patients treated for borderline personality disorder: Mentalization-based treatment versus treatment as usual. American Journal of Psychiatry, 165(5), 631–638. https://doi.org/10.1176/appi.ajp.2007.07040636
  • Leichsenring, F., Leibing, E., Kruse, J., New, A. S., & Leweke, F. (2011). Borderline personality disorder. The Lancet, 377(9759), 74–84. https://doi.org/10.1016/S0140-6736(10)61422-5
  • Linehan, M. M. (1993). Cognitive-behavioral treatment of borderline personality disorder. New York: Guilford Press.
  • Siever, L. J., & Davis, K. L. (1991). A psychobiological perspective on the personality disorders. American Journal of Psychiatry, 148(12), 1647–1658.
  • Stoffers, J. M., Völlm, B. A., Rücker, G., Timmer, A., Huband, N., & Lieb, K. (2012). Psychological therapies for people with borderline personality disorder. Cochrane Database of Systematic Reviews, (8), CD005652. https://doi.org/10.1002/14651858.CD005652.pub2
  • Zanarini, M. C., Williams, A. A., Lewis, R. E., Reich, R. B., Vera, S. C., Marino, M. F., … & Frankenburg, F. R. (2000). Reported pathological childhood experiences associated with the development of borderline personality disorder. American Journal of Psychiatry, 157(6), 953–959.