Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Psikoloji; İletişim, İlişkiler
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Psikoloji; İletişim, İlişkiler
Blog & Duyurular

Fibromiyalji Nedir?

17 Ocak 2025
Fibromiyalji Nedir?

Fibromiyalji, merkezi sinir sisteminin anormal işleyişi ile ilişkilendirilen, yaygın kas-iskelet sistemi ağrıları, yorgunluk ve bilişsel bozukluklarla karakterize edilen kronik bir sendromdur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bir kronik ağrı bozukluğu olarak tanımlanan bu hastalık, dünya genelinde %2 ila %4 oranında görülmektedir. Kadınlarda görülme sıklığı, erkeklere kıyasla üç kat daha fazladır. Hastalık, bireylerin günlük yaşamlarını etkileyen sürekli ağrılar, bitmeyen yorgunluk hissi, uyku problemleri ve zihinsel bulanıklık gibi belirtilerle kendini göstermektedir.

Bu yazıda, fibromiyaljinin etiyolojik ve patofizyolojik yönleri, son yıllarda yapılan nörobiyolojik ve mikrobiyolojik çalışmalar ışığında ele alınmakta; sendromun oluşum mekanizmaları derinlemesine analiz edilmektedir.

Etiyoloji ve Patofizyoloji

Fibromiyalji, tek bir nedene bağlanamayacak kadar karmaşık bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Hastalığın gelişiminde hem genetik hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu; biyolojik, psikolojik ve sosyal dinamiklerin iç içe geçtiği düşünülmektedir. Merkezi duyarlılık sendromu olarak da anılan bu hastalıkta, özellikle merkezi sinir sisteminde görülen nöroplastik değişiklikler, hastalığın fizyopatolojik temelini oluşturur.

Bu teoriye göre, merkezi sinir sisteminde ağrıya karşı artan bir duyarlılık söz konusudur. Normalde ağrılı olmayan uyarılar ağrı olarak algılanır (allodini), ağrılı uyarılar ise çok daha yoğun hissedilir (hiperaljezi). Nöronal ağlardaki bu hassasiyetin, sinir iletimi ve sinaptik plastisite mekanizmalarındaki bozulmalardan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Genetik ve Epigenetik Faktörler

Son yıllarda yapılan genetik çalışmalar, fibromiyaljide ailesel yatkınlık olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle serotonin, dopamin ve katekolamin sistemlerini düzenleyen genlerdeki polimorfizmler, bu hastalığa yakalanma riskini artırmaktadır. Serotonin taşıyıcı geni (5-HTTLPR), dopamin reseptör geni (DRD4) ve katekol-O-metiltransferaz (COMT) geninde gözlemlenen varyasyonlar, sinaptik iletimi etkileyerek ağrı algısında değişikliklere yol açabilmektedir (Kowalec et al., 2019).

Epigenetik düzeyde ise çevresel stres faktörlerinin DNA metilasyonu, histon modifikasyonları ve mikroRNA ekspresyonunu değiştirdiği gösterilmiştir. Bu değişiklikler, gen ekspresyonunu etkileyerek merkezi sinir sisteminde ağrı işleme yollarında kalıcı değişimlere neden olabilmektedir. Bu nedenle, genetik yatkınlığın yanı sıra epigenetik düzenlemeler, fibromiyalji semptomlarının tetiklenmesinde önemli rol oynamaktadır.

Nörotransmitter Anormallikleri

Ağrı algısı ve modülasyonunda önemli rol oynayan serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin düzeylerinde gözlenen dengesizlikler, fibromiyalji hastalarının merkezi sinir sistemindeki işlev bozukluklarını açıklamaktadır. Özellikle serotonin düzeylerinin düşüklüğü, yalnızca ağrı algısını değil, aynı zamanda ruh hali, uyku düzeni ve gastrointestinal sistem fonksiyonlarını da olumsuz etkileyebilmektedir.

Bu nörokimyasal bozukluklar, aynı zamanda merkezi sinir sisteminin ağrı iletim yollarında bozulmuş inhibitör mekanizmalar oluşmasına yol açar. Normalde, ağrı sinyallerini baskılaması gereken bu sistemler, fibromiyalji hastalarında yeterince çalışamaz ve sonuç olarak, ağrı eşiği düşer. (Clauw, 2014)

HPA Ekseni ve Stres İlişkisi

Fibromiyaljide sıklıkla gözlemlenen bir diğer fizyopatolojik unsur, hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) aksı disfonksiyonudur. HPA aksı, organizmanın stresle baş etme mekanizmasının temelini oluşturur ve bu sistemdeki düzensizlikler, kortizol salgısında dalgalanmalara neden olur.

Fibromiyalji hastalarında yapılan çalışmalarda, sabah kortizol düzeylerinin düzensiz olduğu, bazı olgularda hipokortizolizm geliştiği gözlemlenmiştir. Bu durum, yorgunluk, bitkinlik, zihinsel bulanıklık ve ağrıda artış gibi semptomlarla doğrudan ilişkilidir (Fitzcharles et al., 2016). Kronik stres ve travmatik yaşam olayları, HPA aksı yoluyla fibromiyalji semptomlarının başlamasına veya şiddetlenmesine neden olabilir.

Klinik ve Bilişsel Boyutlar

Fibromiyalji yalnızca fiziksel ağrılarla değil, aynı zamanda ciddi nöropsikiyatrik belirtilerle de kendini gösterir. En sık bildirilen bilişsel sorunlardan biri “fibro-sis” olarak bilinen durumdur. Bu tablo, dikkat dağınıklığı, kısa süreli hafıza problemleri ve düşünme hızında azalma gibi bilişsel işlev bozukluklarını içerir.

Ayrıca fibromiyalji hastalarında yüksek oranlarda depresyon, anksiyete bozuklukları ve uyku problemleri rapor edilmektedir. Bu semptomların varlığı, hem hastalığın teşhisini hem de tedavisini karmaşıklaştırmaktadır (Häuser et al., 2021). Bilişsel bozukluklar ve duygudurum değişiklikleri, hastalığın sosyal ve mesleki işlevselliğini azaltmakta ve bireylerin yaşam kalitesinde önemli düşüşlere yol açmaktadır.

Güncel Araştırma Perspektifleri

Nörogörüntüleme Bulguları

Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) ve pozitron emisyon tomografisi (PET) gibi nörogörüntüleme teknikleri, fibromiyalji hastalarının beyinlerinde ağrıya karşı artan aktivite ve fonksiyonel bağlantı anomalileri olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle insula, anterior singulat korteks ve somatosensoriyel kortekste artan sinyaller, ağrıya karşı hipersensitivitenin nörobiyolojik kanıtları olarak değerlendirilmektedir (Schweinhardt ve Bushnell, 2020).

Bu bulgular, fibromiyaljinin yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda nörolojik bir temele dayandığını göstermekte; hastalığın “gerçek” olmadığı yönündeki önyargıların bilimsel temelde çürütülmesine katkı sağlamaktadır.

Mikrobiyota ve Bağırsak-Beyin Ekseni

Yeni araştırmalar, bağırsak mikrobiyotasının fibromiyalji gelişiminde rol oynayabileceğini göstermektedir. Özellikle, bazı bakteri türlerinin azalması ya da artması, inflamasyon ve nörotransmitter üretimi üzerinde etkili olabilir. Minerbi ve arkadaşlarının (2019) yürüttüğü çalışmalarda, fibromiyalji hastalarının dışkı örneklerinde mikrobiyal çeşitlilikte önemli farklılıklar gözlenmiştir.

Bu farklılıklar, bağırsak-beyin ekseni aracılığıyla merkezi sinir sistemini etkileyebilir ve ağrı algısını değiştirebilir. Dolayısıyla, mikrobiyota hedefli probiyotik tedaviler ve diyet düzenlemeleri, gelecekte fibromiyalji yönetiminde önemli birer araç haline gelebilir.

Sonuç ve Öneriler

Fibromiyalji, çok sayıda fizyolojik ve psikolojik faktörün etkileşimi sonucu ortaya çıkan multifaktöriyel bir hastalıktır. Merkezi sinir sistemindeki nörotransmitter dengesizlikleri, HPA aksı bozuklukları, genetik yatkınlık ve çevresel stres faktörleri, hastalığın temelinde yer almaktadır.

Günümüzde fibromiyalji için kesin bir tedavi yöntemi bulunmamakla birlikte, multidisipliner yaklaşımlar ön plana çıkmaktadır. Farmakolojik tedaviler (antidepresanlar, antikonvülzanlar), bilişsel davranışçı terapi, egzersiz programları ve alternatif tıp yöntemleri (akupunktur, yoga) birlikte kullanıldığında semptom kontrolünde olumlu sonuçlar verebilmektedir.

Araştırmaların ilerlemesiyle birlikte, özellikle kişiye özel tedavi yaklaşımları, genetik ve mikrobiyota temelli stratejilerle daha etkili hale getirilebilir. Fibromiyaljinin anlaşılması, yalnızca tıbbi alanda değil, aynı zamanda toplumsal farkındalık açısından da büyük önem taşımaktadır.

Kaynaklar

  • Clauw, D. J. (2014). Fibromyalgia: A clinical review. JAMA, 311(15), 1547–1555. doi:10.1001/jama.2014.3266
  • Fitzcharles, M. A., Ste-Marie, P. A., et al. (2016). 2016 revised fibromyalgia diagnostic criteria. Arthritis Care & Research, 68(5), 573–580. doi:10.1002/acr.22765
  • Kowalec, K., et al. (2019). Genetic overlap between fibromyalgia and depression. Clinical Rheumatology, 38(4), 1091–1099. doi:10.1007/s10067-019-04411-7
  • Minerbi, A., et al. (2019). Altered microbiome composition in individuals with fibromyalgia. Pain, 160(11), 2589–2602. doi:10.1097/j.pain.0000000000001664
  • Schweinhardt, P., & Bushnell, M. C. (2020). Pain imaging in health and disease. The Journal of Clinical Investigation, 130(2), 560–570. doi:10.1172/JCI133765
  • Häuser, W., et al. (2021). Fibromyalgia syndrome: Clinical and pathophysiological perspectives. Lancet Rheumatology, 3(9), 619–628. doi:10.1016/S2665-9913(21)00126-4