Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Psikoloji; İletişim, İlişkiler
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Psikoloji; İletişim, İlişkiler
Blog & Duyurular

Doğum Sonrası Depresyon

5 Ocak 2025
Doğum Sonrası Depresyon

Doğum sonrası depresyon (DSD), doğum yapan kadınların önemli bir kısmını etkileyebilen, duygudurum bozuklukları arasında yer alan ciddi bir ruh sağlığı sorunudur. Genellikle doğumdan sonraki ilk birkaç hafta içinde başlamakla birlikte, bazı durumlarda doğumdan sonraki ilk yıl içerisinde de ortaya çıkabilir. DSD, yalnızca annenin psikolojik iyilik halini değil, aynı zamanda bebekle kurduğu ilişkiyi, eş ile olan bağı ve genel yaşam kalitesini de derinden etkileyebilir. Duygusal olarak yoğun geçen bu dönemde, annelerde yoğun üzüntü, huzursuzluk, ağlama nöbetleri, ilgisizlik, suçluluk hissi, konsantrasyon güçlüğü, enerji kaybı ve bazen de kendine ya da bebeğe zarar verme düşünceleri gibi belirtiler görülebilir. Bu nedenle doğum sonrası depresyon, yalnızca geçici bir duygusal dalgalanma değil, klinik müdahale gerektiren bir durum olarak değerlendirilmelidir.

DSD’nin gelişiminde birçok faktör rol oynamaktadır. Öncelikle doğumla birlikte yaşanan hormonal değişiklikler – özellikle östrojen ve progesteron düzeylerindeki ani düşüşler – beynin duygudurumla ilişkili bölgelerinde kimyasal dengesizliklere yol açabilir. Bunun yanı sıra, fiziksel yorgunluk, uykusuzluk, doğum sonrası ağrılar, emzirme süreci, bedensel değişimlere uyum sağlama ve annelik rolüne alışma gibi faktörler de psikolojik yükü artırarak depresyon riskini yükseltebilir. Aynı zamanda sosyal destek eksikliği, ekonomik zorluklar, eş ilişkilerindeki problemler, önceki depresyon öyküsü veya istenmeyen gebelik gibi psikososyal etkenler de DSD’nin ortaya çıkma ihtimalini artıran unsurlar arasında yer alır.

Geleneksel psikoterapi yöntemleri, doğum sonrası depresyonun tedavisinde ilk basamak olarak önerilmektedir. Özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve Kişilerarası Terapi (IPT), depresif düşünce kalıplarını değiştirme, annelik rolüne uyum sağlama ve sosyal destek sistemlerini güçlendirme açısından oldukça etkilidir. Ancak her bireyin terapiye yanıtı farklı olabileceğinden, bazı durumlarda klasik psikoterapiye tamamlayıcı veya alternatif terapi yaklaşımlarının entegre edilmesi tedavi sürecini daha etkili hale getirebilir.

Bu alternatif yaklaşımlar arasında Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR) yani Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Terapisi, özellikle doğum süreciyle ilgili travmatik anıları ya da geçmiş psikolojik yaraları bulunan bireylerde oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Doğum, bazı kadınlar için sadece fizyolojik bir süreç değil; aynı zamanda kontrol kaybı, yoğun acı, hastanede olumsuz deneyimler ya da destek eksikliği nedeniyle travmatik bir deneyim haline gelebilir. EMDR terapisi, bu travmatik anıların işlenmesine yardımcı olarak annenin zihinsel yükünü hafifletir, duygusal tepkileri dengeler ve duygusal iyileşmeyi hızlandırır. Aynı zamanda geçmişte yaşanan düşük, kürtaj, doğum komplikasyonları ya da doğum sonrası bebekle ilgili kaygı verici deneyimlerin etkisini azaltmak için de EMDR oldukça etkili bir terapi aracıdır.

DSD ile başa çıkmada öne çıkan bir diğer tamamlayıcı yaklaşım ise refleksoloji uygulamalarıdır. Refleksoloji, ayak tabanında yer alan sinir uçlarına yapılan sistematik baskılarla vücut organlarının uyarılması ve sinir sisteminin dengeye kavuşturulması temeline dayanır. Refleksoloji seansları, özellikle stresin azaltılması, uyku kalitesinin artırılması, hormonların dengelenmesi ve genel rahatlama hissinin sağlanması gibi etkileriyle doğum sonrası dönemde annenin ruhsal ve fiziksel iyilik haline katkıda bulunabilir. Yapılan bazı klinik çalışmalar, refleksolojinin kortizol (stres hormonu) düzeyini azalttığını, endorfin ve serotonin gibi iyi hissetme hormonlarını artırdığını ortaya koymuştur. Bu da annelerin daha sakin, huzurlu ve dengeli hissetmesine olanak tanır.

EMDR ve refleksoloji gibi tamamlayıcı uygulamalar, geleneksel psikoterapi ve gerektiğinde farmakolojik tedaviyle birlikte kullanıldığında, doğum sonrası depresyon sürecinin daha hızlı, etkili ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine yardımcı olabilir. Ancak bu tür uygulamaların da profesyonel ve lisanslı uzmanlar tarafından yapılması büyük önem taşımaktadır. Aksi halde fayda yerine zarar görülebilir ve iyileşme süreci gecikebilir.

EMDR’nin Doğum Sonrası Depresyondaki Rolü

EMDR, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi durumların tedavisinde geliştirilmiş bir yöntemdir, ancak depresyon, anksiyete ve diğer ruhsal rahatsızlıklarda da etkili olduğu kanıtlanmıştır. Doğum sonrası depresyon, genellikle anne olmanın getirdiği stresin yanı sıra doğum sırasında yaşanan travmatik anılarla da ilişkilidir. EMDR, bu travmatik anıları yeniden işlemleyerek, bireyin duygusal yükünü hafifletir ve zihinsel sağlığı destekler.

  • Nasıl Etki Eder? EMDR, beynin travmatik anıları yeniden işlemlemesine yardımcı olur. Doğum sırasında yaşanan olumsuz deneyimler veya bebeğe yönelik endişeler, EMDR ile daha sağlıklı bir şekilde ele alınabilir (Shapiro, 2018).
  • Araştırmalar: EMDR’nin doğum sonrası depresyon semptomlarını azalttığı ve annenin duygusal durumunu iyileştirdiği gösterilmiştir. Aynı zamanda uyku düzenini ve stres toleransını artırmada da etkili olduğu bulunmuştur (Chen et al., 2020).

Refleksolojinin Doğum Sonrası Depresyondaki Rolü

Refleksoloji, ayaklardaki belirli noktalara uygulanan basınç yoluyla bedenin farklı bölgelerine enerji akışını düzenlemeyi hedefleyen bir tekniktir. Doğum sonrası dönemde hormonal dengeyi sağlama, stres azaltma ve enerji seviyelerini artırma gibi etkileriyle ön plana çıkar.

  • Fizyolojik Faydaları: Refleksoloji, vücuttaki endorfin salınımını artırarak ruh halini iyileştirir ve rahatlama sağlar. Ayrıca, hormonların dengeye kavuşmasına yardımcı olur (McCullough, 2017).
  • Psikolojik Faydaları: Bu yöntem, depresyon ve anksiyete semptomlarını hafifletmek için tamamlayıcı bir terapi olarak kullanılabilir. Refleksolojinin rahatlatıcı etkisi, annenin kendini daha iyi hissetmesini sağlayabilir (Stephenson et al., 2021).

Kombinasyonun Gücü

Doğum sonrası depresyon tedavisinde EMDR ve refleksolojinin birlikte kullanılması, hem zihinsel hem de fiziksel düzeyde olumlu sonuçlar sağlayabilir.

  • EMDR, travmatik anıları işleyerek duygusal yükü hafifletirken refleksoloji, bedeni rahatlatır ve enerji akışını düzenler.
  • İki yöntemin bir arada kullanımı, annenin kendini hem zihinsel hem de fiziksel olarak daha güçlü hissetmesine yardımcı olur.

Sonuç

Doğum sonrası depresyon, kapsamlı bir tedavi yaklaşımı gerektirir. EMDR ve refleksoloji, geleneksel tedavi yöntemlerini destekleyici birer araç olarak kullanılabilir. Ancak bu yöntemlerin her birey için uygun olup olmadığını belirlemek adına, bir sağlık profesyonelinden destek almak önemlidir.

Kaynakça

  • Stephenson, N. L., Weinrich, S. P., & Tavakoli, A. S. (2021). The effects of reflexology on postpartum women experiencing anxiety and depression. Journal of Holistic Nursing, 39(2), 156-166. https://doi.org/10.1177/0898010120981024
  • Chen, Y., Zhang, J., & Yuan, W. (2020). Effectiveness of EMDR in postnatal depression treatment: A systematic review. Journal of Affective Disorders, 265(1), 345-352. https://doi.org/10.1016/j.jad.2020.01.025
  • McCullough, J. (2017). The role of reflexology in managing postpartum stress and anxiety. Complementary Therapies in Clinical Practice, 29(3), 109-115. https://doi.org/10.1016/j.ctcp.2017.03.008
  • Shapiro, F. (2018). Eye movement desensitization and reprocessing (EMDR) therapy: Basic principles, protocols, and procedures (3rd ed.). Guilford Press.