Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Sosyoloji Psikoloji Akademisyeni
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Sosyoloji Psikoloji Akademisyeni

Refleksoloji

Antik çağda eski Yunan döneminde de Refleksolojiye çok benzeyen manuel terapiler yapılıyordu. Refleksoloji insanlığın ortak mirası olarak günümüzde en etkili destek tedavi olmuştur. Yaklaşık on iki bin yıllık bir geçmişi olan refleksolojinin ilk uygulama yeri geleneksel tıbbın doğuş ve uygulama yeri olan eski Çin ve Mısır’ dır.

Tarihte İnka ve Çin medeniyeti migren, bel – boyun ağrıları, stres ve mide rahatsızlıkları olmak üzere bütün nörolojik hastalıklarda bu yöntemi uygulamışlardır. Bunun yanısıra refleksoloji terapisinin bireyi günlük stres ve anksiyeteden uzaklaştırıp rahatlattığı bilinmektedir…

Modern refleksolojinin tarihini araştırmak isteyen herkesin, Dr. William H. Fitzgerald ile başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Zira doğuda geleneksel olarak hep varlığını sürdüren bu bilim batıya ya da modern tıbbın merkezine bu doktor vasıtasıyla taşındı. Dr. Fitzgerald 1917 yılında “Bölge Therapy, or Relieving Pain At Home” isimli çok ilginç bir kitap yayınlamıştır. Bu kitapta, değişik aletlerle birlikte ağrıları elleri ve parmakları ile azalttığı hakkındaki başarılarından bahsetmektedir.

Bu doktorun katıldığı bir akşam yemeğinde tesadüfen, bir gazetede yüksek tonları artık çıkaramadığını söyleyen bir meşhur konser ses sanatçısı da bulunuyordu. Burada boğaz doktorlarının bu rahatsızlığın nedenini bulamadıkları da yazıyordu.

Dr. Fitzgerald bayan ses sanatçısına, onun parmaklarına ve ayak parmaklarına bakıp bakamayacağını sordu. İncelemesi bittikten sonra, sanatçının yüksek tonları eskisi gibi çıkaramamasının, sağ büyük ayak parmağındaki bir nasır yerinden kaynaklandığını söyledi. İlgili bölgeye birkaç dakika basınç uyguladıktan sonra şarkıcı büyük ayak parmağındaki acının yok olduğunu söyledi. Bunun üzerine doktor kendisinden şu ricada bulundu ve ona şöyle dedi “Yüksek tonları çıkarmayı deneyin”. Oradakilere bir mucizeye şahit olmuşlardı çünkü şarkıcı eskiden çıkardığından iki nota daha yüksek sese ulaşmayı başardı.

Dr fitzgerald Avrupa’da Viyana’da tahsil görmüş ve iki yıl boyunca Londra Kulak, Burun, Boğaz Merkez Hastanesinde doktor olarak çalışmıştır. 1902 yılında, burun ve boğaz servisinde başhekim iken, bölge terapisi ile tanıştı. Ağrıları azaltmak için, parmakların değişik kısımlarına basınç uyguladı, çok başarılı idi. Tohum atılmıştı artık. Bugünkü refleks bölgeleri terapisinin temeli bu çalışmalarla başlamıştır. Bu ilk Kitap tıp dünyasında pek iz bırakmadı ve bazı doktorların kitaplıklarında tozlanmaya bırakıldı. Bölge terapisi teorisinden büyülenen bir doktorun haricinde.

Bu doktor, araştırılması gereken gerçek bir imkanın mevcut olduğunu gördü. Yanında çalışan terapisti düşünce ve isteklerinin ortağı yaptı. Tohum meyvesini vermeye başlamıştı. Bu doktorun adı Joe Shelby Riley, kendisi için çalışan terapistin adı ise Eunice İngham idi.

Dr. Riley, Dr. Fitzgerald’ın yaptığı işlere büyük bir ilgi gösterdi, ancak aktif olarak bununla uğraşmadı. Terapist olarak çalıştığı için Eunice İngham da bölge terapisine ilgi duyuyordu. Teori hakkında birbirleriyle epey tartıştılar. Bu teori hakkında daha fazla bilgi edinme isteği ortaya çıktığında bu durum Eunice İngham için adeta bir tutku haline geldi. Fitzgerald’ın genellikle eller üzerinde yoğunlaştığını biliyordu. Ancak mademki ellerin bu tedaviye cevap verdiyse, vücudun diğer kısımlarının da, örneğin daha hassas olan ayakların da cevap verebileceğini düşünüyordu. Bu teoriyi Dr. Riley’e açmasından sonra 1930 yılında onun teşviki ile ayak refleks bölgeleri terapisi teorisini geliştirmeye başladı.

Ayakları incelemeye başladı. Vücut anatomisi ile karşılaştırılabilen hassas yerler buldu. Ayak bölgelerini vücuttaki organlarla ilişkilendirerek tam olarak kâğıda döktü. Böylece, başparmağını belli yerlere bastırarak insanların ayaklarını tedavi etmeye başladı. Ayakları inceledi ve sürekli olarak hassas bölgeleri aradı. Bu esnada Fitzgerald’ın kitabında çizdiği temel vücut ve ayak resimlerini hatırladı. Acıyı uyuşturmak için el ve ayaklarda lastik halkalar ve kıskaçlar kullanılmasının Dr. Fitzgerald tarafından tavsiye edildiğinin burada hatırlatılması önem taşımaktadır. Ancak Eunice İngham bu tavsiyeye uymamıştır. Başparmağı ve parmakları ile ayaktaki hassas yerleri bulmayı başarmıştı.

Başlangıçta çok deney yaptığı bu metot, ayaktaki hassas yerleri bulmaktan ibaretti. Daha sonra buraya bir parça pamuk koyup, sardıktan sonra hastayı evine gönderiyordu. Bu sistem sayesinde refleks bölgeleri son derece uyarılıyor ve tepki vermeleri sağlanıyordu. Ancak daha sonra bunu bıraktı. Çünkü başparmağı ve parmaklarını kullanarak bir tedavi edici etkinin sağlanması daha yararlı görünüyordu.

Araştırmalarını, oradaki küçük bir köydeki insanları tedavi ederek yaygınlaştırmıştı. Çevresinde sinirsel yada metabolik hastalığı olan birçok hastanın iyileşmesine vesile oldu, çalışmaları köyündeki birçok bronşit ve saman nezlesi nöbeti olan insanın nöbetlerinin çok daha hafif geçmesini sağlamıştı.

Teorilerini heyecanla hastalarda uyguluyordu. Bu süreçte bölge teorisini dahada geliştirerek açıklıyordu. İlginçtir ki, tedavileri esnasında çok ağır olmayan vakalarda haftada birkaç kez yapılan seansların hastalar için yeterli olacağına kani olduğundan bahsediyordu.

Conesus Lake’e gelişinin başından beri, bu tedavilerin yararından o kadar emindi ki, sağlık konusunda bir kitap yazmayı ve tüm yurtta seminerlere katılmaya kararlıydı. Bunu da, o zamanlar ayak refleks bölgeleri tedavisinin etkili bir tedavi yöntemi olduğuna bizzat kani olan Dr. Riley’in rızası ile yaptı.

1938 yılında tüm deneyimlerini ve kanaatlerini ‘Stories the Feet Can Tell’ isimli kitabında topladı. Bu kitap, bildiği diğer metotların hepsinden daha etkili olduğunu kabul ettiği refleks bölgeleri terapisini daha geniş kitlelere tanıtmasına yardımcı oldu. Bunun sonucunda birçok sağlık seminerine davet edildi. Bunu takip eden ‘Stories the Feet Have Told” isimli ikinci kitabı ilk kitabı kadar popüler oldu.

Refleksolog inghamın. İnsanların, acıları dindirmek ve hastalıklarla mücadelede desteklemek için bu yeni metodu büyük bir heyecanla öğrenmek istemesi bu çalışmaların dahada yaygınlaşmasına sebep oldu ve giderek yayılan bir ekol haline geldi.

Refleksoloji, hem sağlığın korunması ve yükseltilmesinde (yaşam kalitesini artırmak, hasta- hemşire etkileşimini arttırmak, derin bir sakinlik sağlamak, vücut sistemleri arasındaki uyumu sağlamak ve homeostazı düzenlemek, vücut enerjisini yeniden canlandırmak, bağışıklık sistemini güçlendirerek sağlığı korumak, menopoz, PMS, dismenore), hem de bazı rahatsızlıkların hafifletilmesinde sıkça başvurulmaktadır yapılan çalışmalara bazktığımızda.
Stres, anksiyete, depresyon, yorgunluk, uykusuzluk, migren, baş ağrısı, sırt ağrısı, sempatik ve parasempatik sinir sistemini ayarlamak ve fonksiyonunu düzenlemek, tiroid fonksiyonlarını düzenlemek, kan şekeri seviyesini düşürmek, romatizma, kas ağrıları ve spazmı, eklem iltihaplanmaları, kabızlık, hazımsızlık, sinüzit, astım, bazı üriner sistem sorunları, egzama, bazı alerjiler gibi dermatolojik sorunlar, enfeksiyon süresini kısaltmak, kan dolaşımını hızlandırmak, bulantı ve kusmayı rahatlatmak. Stephenson ve arkadaşları (2000)
Kanser ağrılarını ve kemoterapinin yan etkilerini hafifletmek ve doğum sürecinde, sonrasında (ağrıyı azaltmak veya artırmak, servikal dilatasyonu artırmak, postpartum dönemde uterus involüsyonuna yardım ve süt salınımını kolaylaştırmak) yaygın olarak kullanılmaktadır (Botting 1997, Lett 2002, Xavier 2007, Magill 2008,Bolsoy 2008, Hughes ve ark. 2009, Woodward ve ark. 2009, Kim ve ark. 2010, Chumthi ve ark.2011).

Refleksoloji ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında; refleksolojinin oldukça farklı alanlarda kullanılarak etkisinin incelendiği görülmektedir. Oleson ve Flocco (1993) premenstrüel sendrom semptomlarını % 46, Bolsoy (2008) perimenstrüel distres puanlarını ve premenstrüel dönem semptomlarını azalttığını saptamıştır. Li ve arkadaşları (2011) uyku kalitesini arttırdığını, Asltoghiri ve Ghodsi (2012) uyku bozukluğunu azalttığını saptamıştır. Wilkinson ve arkadaşları (2006) kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olan hastalarda refleksolojin nabız hızını önemli derecede azalttığını bildirmiştir.
Stephenson ve arkadaşları (2000) ağrı ve anksiyete skorlarında, Gunnarsdottir ve McAlpine (2010) baş, boyun ve kol gibi pek çok bölgede ağrıda, Hodgson ve Anderson (2008) ağrı ve ruhsal gerginlik düzeyinde, Hughes ve arkadaşları (2009) ağrı (kasılma), yorgunluk, depresyon, güçsüzlükte, Ross ve arkadaşları (2002) anksiyete ve depresyon düzeyinde, Ghaffari ve Ghaznein (2010) yorgunluk düzeyinde, Chumthi ve ark. (2011) stres düzeyinde azalma olduğunu bildirmişlerdir.