Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Sosyoloji Psikoloji Akademisyeni
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Sosyoloji Psikoloji Akademisyeni
Blog & Duyurular

Çalışan Anneler ve Karşılaştıkları Zorluklar: Psikolojik Bir İnceleme

1 Nisan 2025
Çalışan Anneler ve Karşılaştıkları Zorluklar: Psikolojik Bir İnceleme

21.yüzyılda toplumsal cinsiyet rolleri önemli bir dönüşüm sürecinden geçerken, kadınların iş gücüne katılım oranları küresel ölçekte artış göstermektedir. Bu gelişme, kadının yalnızca ev içi rollerle sınırlandırılmadığı ve üretim süreçlerinde aktif bir özne haline geldiği bir dönemi temsil etmektedir. Çalışan anneler ve bu konuda yaşadıkları problemler de aşikar. Ancak, iş yaşamındaki bu ilerleme annelik rolü ile birleştiğinde, kadınlar çoklu roller üstlenmek zorunda kalmakta ve bu durum ciddi psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır (Greenhaus & Beutell, 1985).

Geleneksel toplum yapısında annelik, fedakârlık, ev içi düzenin korunması ve çocuğun gelişiminden sorumlu olmak gibi idealize edilen rollerle tanımlanırken, modern toplum kadına bu rolleri sürdürürken aynı zamanda profesyonel bir kariyer geliştirmesini de dayatmaktadır. İşte bu noktada çalışan anneler, “ikili yük” (double burden) ya da “ikinci vardiya” (second shift) olarak adlandırılan yaşam biçimi içerisinde ciddi duygusal, fiziksel ve psikolojik yükler taşımaktadır (Hochschild & Machung, 2012).

Bu yazıda çalışan annelerin yaşadığı zorluklar çok yönlü olarak ele alınacak; psikolojik destek ihtiyacı, toplumsal yapıdaki rol çatışmaları, iş yaşamı kaynaklı stres faktörleri ve çözüm önerileri kapsamlı bir biçimde ele alınmaktadır.

21.yüzyılda toplumsal cinsiyet rolleri önemli bir dönüşüm sürecinden geçerken, kadınların iş gücüne katılım oranları küresel ölçekte artış göstermektedir. Bu gelişme, kadının yalnızca ev içi rollerle sınırlandırılmadığı ve üretim süreçlerinde aktif bir özne haline geldiği bir dönemi temsil etmektedir. Ancak, iş yaşamındaki bu ilerleme annelik rolü ile birleştiğinde, kadınlar çoklu roller üstlenmek zorunda kalmakta ve bu durum ciddi psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır (Greenhaus & Beutell, 1985). Çalışan Anneler ve Karşılaştıkları Zorluklar_ Psikolojik Bir İnceleme

Çalışan Anneliğin Tanımı ve Evrimi

Tarihsel Süreç

Tarihsel olarak bakıldığında, sanayi devriminden önce kadınlar üretimin önemli bir parçasıydı; tarım ve el işçiliği gibi alanlarda aktif olarak yer almaktaydılar. Ancak modern kapitalist toplumla birlikte kadın, özel alan olan eve çekilmiş, üretkenliği yalnızca ev işleri ve çocuk yetiştirmeyle sınırlandırılmıştır. 20. yüzyılın ortalarında yaşanan ikinci dalga feminizm hareketiyle birlikte, kadınların ekonomik bağımsızlığı ön plana çıkmış, eğitim ve iş hayatına katılımları artmıştır (Hochschild, 1989). Bu süreçte kadın hem işçi hem anne olarak iki ayrı yükü omuzlamaya başlamıştır.

Modern Annelik ve Kariyer Dengesi

Modern toplumda annelik artık yalnızca biyolojik bir süreç değil; duygusal yatırım, pedagojik bilgi, zaman ve enerji gerektiren kompleks bir sorumluluktur. Buna paralel olarak kariyer sahibi olmak da kadının sosyal ve ekonomik gücünü temsil eder hale gelmiştir. Ancak bu iki alan, zaman zaman birbiriyle çatışmakta ve annelerde yoğun stres, suçluluk ve tükenmişlik gibi psikolojik tepkilere yol açmaktadır (Nomaguchi & Milkie, 2020).

Çalışan Annelerin Karşılaştığı Başlıca Zorluklar

Zaman Yönetimi ve Tükenmişlik

Zaman, çalışan bir anne için en kıymetli kaynaklardan biridir. Sabah saatlerinden geceye kadar hem çocuk bakımı, ev işleri hem de profesyonel sorumluluklar arasında sıkışan kadınlar, kronik yorgunluk ve zaman yetersizliği yaşar. Bu durum uzun vadede “tükenmişlik sendromu”na neden olabilir. Özellikle küçük çocuk sahibi annelerde bu durum daha yoğundur. American Psychological Association’a (APA, 2020) göre, çalışan annelerin %68’i iş ve aile hayatını dengelemekte zorlandığını ifade etmektedir. Bu yük, kişinin hem fiziksel hem de ruhsal sağlığını doğrudan etkilemektedir.

Suçluluk Duygusu ve Yetersizlik Algısı

Çalışan annelerin en sık yaşadığı duygulardan biri suçluluktur. Çocuklarına yeterince zaman ayıramadıkları inancı, özellikle çalışan annelerin ruhsal sağlığını tehdit eder. Suçluluk duygusu, annelerde yetersizlik hissi ve özgüven kaybına neden olabilir. Kadının içsel olarak hem iyi bir anne hem de başarılı bir çalışan olma arzusu, çatışmalı duygular doğurur (Offer, 2014). Bu tür duygular depresyon ve anksiyete riskini de beraberinde getirir.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Baskılar

Toplum, kadınlara hâlâ “önce anne” olmaları gerektiği mesajını vermeye devam etmektedir. Bu kültürel normlar, çalışan annelerin hem iş yerinde hem de aile içinde yargılanmasına neden olur. “İyi anne” mitine uymayan kadınlar sosyal baskıya maruz kalır. Bu durum, kadının iş yerinde özgüvenli davranmasını engelleyebilir ve toplumsal dışlanmaya neden olabilir (Eagly & Wood, 2012). Aynı zamanda baba figürünün ev içi işlere ve çocuk bakımına yeterince katılmaması, yükün büyük kısmını kadına yüklemektedir.

Kariyer Engelleri ve Cam Tavan Sendromu

Kadınlar, annelik nedeniyle terfi süreçlerinde geri plana atılabilir, liderlik pozisyonlarına ulaşmada engellerle karşılaşabilirler. Bu duruma “cam tavan sendromu” adı verilir. İş yerindeki bu ayrımcılık, kadının profesyonel gelişimini sınırlarken psikolojik olarak da değersizlik hissini besleyebilir (Williams, 2000). Çalışan anneler çoğu zaman yeteneklerine rağmen “riski yüksek” olarak değerlendirilir ve bu nedenle potansiyellerinin altında işlerde çalışmak zorunda kalabilirler.

Psikolojik Destek Eksikliği

Kadınların büyük çoğunluğu yaşadığı psikolojik sorunları bastırmakta ya da normalleştirmektedir. Oysa duygusal baskılar, zamanla ciddi ruh sağlığı sorunlarına dönüşebilir. Terapötik destek sistemlerinin eksikliği, kadınların bu süreçte yalnız hissetmesine neden olmaktadır (Neff & Germer, 2013). Özellikle düşük gelirli annelerin ruh sağlığı hizmetlerine ulaşımda yaşadığı eşitsizlik, toplumsal bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

21.yüzyılda toplumsal cinsiyet rolleri önemli bir dönüşüm sürecinden geçerken, kadınların iş gücüne katılım oranları küresel ölçekte artış göstermektedir. Bu gelişme, kadının yalnızca ev içi rollerle sınırlandırılmadığı ve üretim süreçlerinde aktif bir özne haline geldiği bir dönemi temsil etmektedir. Ancak, iş yaşamındaki bu ilerleme annelik rolü ile birleştiğinde, kadınlar çoklu roller üstlenmek zorunda kalmakta ve bu durum ciddi psikolojik, sosyal ve ekonomik sorunlara yol açmaktadır (Greenhaus & Beutell, 1985). Çalışan Anneler ve Karşılaştıkları Zorluklar_ Psikolojik Bir İnceleme

Psikolojik Müdahale ve Destek Önerileri

Bireysel Düzeyde Destek

Çalışan annelerin bireysel baş etme becerileri geliştirmesi büyük önem taşır. Bu noktada bilişsel davranışçı terapi (BDT), öz-şefkat eğitimi, mindfulness (bilinçli farkındalık) gibi yaklaşımlar oldukça etkili olabilir. Kendi duygularını tanıyabilen ve yöneten kadınlar, stresle daha sağlıklı baş edebilir (Neff & Germer, 2013). Ayrıca, sosyal destek gruplarına katılım ve benzer deneyimleri paylaşmak da psikolojik iyilik halini artırır.

Kurumsal Destek

İş yerleri, kadın çalışanlara yönelik esnek çalışma saatleri, uzaktan çalışma olanakları, kurumsal kreş hizmetleri ve emzirme izinleri gibi uygulamalar geliştirmelidir. Ayrıca liderlik eğitimleri ve kadın destek ağları gibi politikalar, çalışan annelerin hem kariyerlerine hem de annelik rollerine sağlıklı biçimde devam etmelerine katkı sağlar (Kossek et al., 2011).

Toplumsal Dönüşüm

Toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden politikalar, medya içerikleri ve eğitim programları, çalışan annelere yönelik algının dönüşümünü sağlayabilir. Erkeklerin ev içi rollerde daha aktif hale gelmesi ve babalığın da annelik kadar önemli olduğu mesajlarının yaygınlaştırılması gerekir. Yalnızca bireysel değil, kültürel bir dönüşüm gereklidir.

Sonuç olarak;

Çalışan anneler, modern toplumların hem ekonomik hem de sosyo-kültürel gelişiminde hayati bir rol üstlenmektedir. Bir yandan iş gücüne katılarak toplumsal üretime doğrudan katkı sunarken, diğer yandan çocuklarının gelişiminde temel belirleyici figür olarak, geleceğin bireylerini yetiştirme sorumluluğunu taşımaktadırlar. 

Ancak bu iki kritik rol arasında sürdürülebilir bir denge kurmak, çoğu zaman ciddi duygusal, fiziksel ve zihinsel bedelleri beraberinde getirmektedir. Zaman yönetimi baskısı, çocuklarına yeterince vakit ayıramamanın getirdiği suçluluk duygusu, çevresel yargıların ve beklentilerin oluşturduğu psikososyal stres, yeterli sosyal destek ağlarının eksikliği ve psikolojik hizmetlere erişimde yaşanan yapısal engeller, çalışan annelerin yaşam kalitesini doğrudan ve olumsuz yönde etkilemektedir.

Bu çok boyutlu sorun alanları, yalnızca bireysel çabalarla çözülebilecek meseleler olmaktan uzaktır. Bu noktada, bireysel düzeyin ötesine geçilerek, kurumsal ve toplumsal ölçekte sistemli ve sürdürülebilir müdahale mekanizmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. İş yerlerinde esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, çocuk bakım hizmetlerinin erişilebilir hale getirilmesi, psikolojik danışmanlık ve destek sistemlerinin güçlendirilmesi gibi uygulamalar, çalışan annelerin yaşamlarını daha dengeli ve sağlıklı bir şekilde sürdürebilmelerine katkı sunabilir.

Aynı zamanda, kadınların yalnızca “anne” kimliğiyle değil, kendi bireysel varoluşlarıyla da toplumsal yaşamda yer bulabilmeleri adına, destekleyici sosyal politikaların geliştirilmesi elzemdir.

Psikolojik sağlamlık, bu süreçte çalışan annelerin en çok ihtiyaç duyduğu özelliklerden biridir. Bu bağlamda, kadınların duygusal dayanıklılığını artırmaya yönelik eğitim ve destek programları sunulmalı, toplumsal farkındalık çalışmaları ile kadınların üzerindeki görünmeyen yükler görünür kılınmalı ve kadın emeği hak temelli bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. Tüm bu bütüncül yaklaşımlar sayesinde, çalışan anneler hem üretkenliklerini sürdürebilecekleri hem de ruhsal ve fiziksel sağlıklarını koruyabilecekleri bir yaşam dengesine kavuşabileceklerdir.

Ancak, bu yaklaşımlar bireysel olarak değil, uzman bir hekim kontrolünde ve yönlendirilmesiyle uygulanmalıdır. Psikolojik destek çalışmaları yalnızca alanında uzman klinik psikologlar tarafından yürütülmeli, fizyolojik yöntemler ise ilgili sağlık profesyonellerinin önerileri doğrultusunda değerlendirilmelidir.

Kaynakça 
  • American Psychological Association. (2020). Stress in America 2020: A National Mental Health Crisis. https://www.apa.org
  • Eagly, A. H., & Wood, W. (2012). Social role theory. In P. A. M. Van Lange, A. W. Kruglanski, & E. T. Higgins (Eds.), Handbook of theories of social psychology (Vol. 2, pp. 458–476). SAGE Publications Ltd.
  • Greenhaus, J. H., & Beutell, N. J. (1985). Sources of conflict between work and family roles. Academy of Management Review, 10(1), 76–88. https://doi.org/10.5465/amr.1985.4277352
  • Hochschild, A. R. (1989). The Second Shift: Working Families and the Revolution at Home. Viking.
  • Hochschild, A. R., & Machung, A. (2012). The Second Shift: Working Families and the Revolution at Home (Rev. ed.). Penguin Books.
  • Kossek, E. E., Lewis, S., & Hammer, L. B. (2011). Work–life initiatives and organizational change: Overcoming mixed messages to move from the margin to the mainstream. Human Relations, 63(1), 3–19. https://doi.org/10.1177/0018726709352385
  • Neff, K. D., & Germer, C. K. (2013). A pilot study and randomized controlled trial of the mindful self‐compassion program. Journal of Clinical Psychology, 69(1), 28–44. https://doi.org/10.1002/jclp.21923
  • Nomaguchi, K. M., & Milkie, M. A. (2020). Parenthood and well-being: A decade in review. Journal of Marriage and Family, 82(1), 198–223. https://doi.org/10.1111/jomf.12612
  • Offer, S. (2014). The costs of thinking about work and family: Mental labor, work–family spillover, and gender inequality among parents in dual-earner families. Sociological Forum, 29(4), 916–936. https://doi.org/10.1111/socf.12126
  • Williams, J. C. (2000). Unbending Gender: Why Family and Work Conflict and What to Do About It. Oxford University Press.